24 Aralık 2011 Cumartesi

Kötüniyet Tazminatı


4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesine göre, iş güvencesi hükümlerinden yararlanmayan, belirsiz süreli sözleşmeyle çalışan işçilerin iş sözleşmesinin fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda bildirim süresinin üç katı tutarında “kötüniyet tazminatı” ödenmesi öngörülmüştür.
Eski iş kanun döneminde kötüniyet tazminatı alan işçi, ayrıca ihbar tazminatı alamıyordu. 4857 sayılı İş Kanunu’nda ise her iki tazminatında ödenmesi kabul edilmiştir.
Hangi hallerin kötüniyetli, sayılacağı İş Kanunu’nda belirtilmiş değildir. Kötüniyet tazminatı Medeni Kanunun ikinci maddesinin İş Kanununa aktarımıdır. Buna göre hukuken tanınmış bir hakkın varlığı, hakkın objektif iyi niyet kurallarına aykırı kullanılması ve hakkın kötüye kullanılmasından karşı tarafın zarar görmesi ya da bir zarar tehlikesinin oluşması durumunda fesih hakkı kötüye kullanılmış sayılır. Akdinin kötüniyetle işveren tarafından feshedildiğini iddia eden davacının yargılama sırasında bunu kanıtlaması gerekir. [T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2005/16326 K. 2005/39817 T. 19.12.2005]
Kanunun gerekçesinde; kötüniyetli feshe, işçinin, işvereni hakkında şikâyette bulunması, işçinin işvereni aleyhine dava açması ve işçinin işverenin aleyhine şahitlik yapması olarak örnek vermiştir. Şikâyet yoluna başvurulmasında haklı veya haksız olması önemli değildir. Kötüniyetin olup olmadığı her fesih için ayrı ayrı değerlendirilir.
T.C.YARGITAY 9.HUKUK DAİRESİ [E.2002/874K. 2002/8770T. 22.5.2002] işveren aleyhine tanıklık yapması üzerine kıdem ve kötüniyet tazminatına karar vermiştir.
Davacı işçinin davalıya ait işyerinde çalışırken aynı işyerinde çalışan bir başka işçi tarafından açılan davada, davalı işveren aleyhinde 23.1.2001 tarihinde tanıklıkta bulunduğu, bunun üzerine davalının işten çıkardığı aynı gün 23.1.2001 tarihinde Bölge Çalışma Müdürlüğüne işvereni şikâyet ederek haksız olarak işine son verildiğini bildirdiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı gibi davacı tanıkları da bu olguyu doğrular şekilde anlatımlarda bulunmuşlardır.
Feshin kötüniyete dayandığı böylece anlaşıldığından kıdem ve kötüniyet tazminatına karar verilmiştir.

Yargıtay bir başka kararında .[T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ 1997/5390 K.1997/9145 T. 15.5.1997], İşçinin Fazla Mesai Ücreti İçin Dava Açtığından dolayı Hizmet Akdinin Sona Erdirilmesi durumunda da kötüniyet tazminatına hükmetmiştir. Şöyle ki:
Davacı, davalı aleyhine fazla mesai alacak davası açtığı için hizmet akdinin kötüniyetli olarak işveren tarafından sona erdirildiğini iddia ederek kötüniyet tazminatı talep etmiştir. İstanbul 6. İş Mahkemesi'nin davacının davalı aleyhine fazla mesai alacak davası açtığı, bu davanın yargılaması sırasında 14.4.1995 tarihinde davacının haklarını aldığını belirterek davasından feragat ettiği, bu feragatten 3 gün sonra 17.4.1995 günü hiçbir neden gösterilmeksizin davacının hizmet akdinin 1475 sayılı yasanın 13. maddesi gereğince feshedildiği anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları da davacının hizmet akdinin işveren aleyhine daha önce açtığı fazla mesai alacak davası sebebiyle sona erdirildiğini doğrulamışlardır. Tüm dosya içeriğinden davacının hizmet akdinin davalı tarafından daha önce açılan fazla mesai alacak davası sebebiyle sona erdirildiği anlaşılmakta olup, bu fesih İş Yasası'nın 13/3. maddesine uyan kötüniyetli bir fesihtir. Bu nedenlerle davacının kötüniyet tazminat talebinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay’a göre, kötüniyetli feshin kabulü için işçinin şikâyetinde haklı veya haksız olmasının bir önemi yoktur. Zira kanunda şikâyetin haklı bir nedene dayandırılması şartı öngörülmemiştir. Hizmet akdinin feshedilmesi ile şikâyet arasında bağlantı olması kötüniyet tazminatı için yeterlidir. 4857 sayılı İş Kanunun 18, 19, 20 ve 21 inci maddelerinin uygulama alanı dışında kalan işçilerin iş sözleşmesinin fesih bildirimi yoluyla kanunda gösterilen usul ve sürelere uygun olarak sona erdirmekle birlikte fesih hakkını kötüye kullanmaktadır. Dolayısı ile ortada ihbar tazminatı ödenmesini gerektiren bir durum olmamakla birlikte, kötüniyet tazminatı ödenmesini gerektiren bir durum olabilir. İşveren hem bildirim süresine uymamış hem de akdi kötüniyetli olarak feshetmişse ihbar ve kötüniyet tazminatları ayrı ayrı hesaplanıp ödenmesi gerekir.
İş güvencesi kapsamında yer alan işçilere uygulanacak kurallar İş Kanunu 18. maddesinde düzenlenmiştir. Yapılan düzenlemede, otuzdan az işçi çalıştıran iş yerlerinde çalışanlara veya altı ay az kıdemi olanlara ya da İş Kanunu 18. maddesinin son fıkrasında yer alan “İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında iş güvencesi hükmü uygulanamaz.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesine göre İşverenin bildirim şartına uymaması veya bildirim süresine ait ücreti peşin ödeyerek sözleşmeyi feshetmesi iş güvencesi (18, 19, 20 ve 21 inci maddeleri) hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz. İş Güvencesi hükümleri uygulanma alanı dışında kalan işçilerin iş sözleşmesinin, fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işçiye bildirim süresinin üç katı tutarında tazminat ödenir. Fesih için bildirim şartına da uyulmaması ayrıca ücrete ek olarak işçiye sağlanmış para veya para ile ölçülmesi mümkün sözleşme ve Kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur.
Buna karşılık iş güvencesi hükümlerine tabi işçiler işverence yapılan feshin geçersizliği ve işe iade davası açabildiklerinden fesih hakkının kötüye kullanıldığını ileri sürerek kötüniyet tazminatı isteminde bulunamazlar.

 
Mehmet Fatih GELERİ

İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder