21 Ekim 2011 Cuma

ANONİM ŞİRKETLERDE HİSSE SENEDİ DEVİR KAZANCINA SAĞLANAN VERGİSEL  AVANTAJLAR*
 
 

I- GİRİŞ :
Bir önceki çalışmamızda[1], T.Ticaret Kanunu’nun anonim şirketler tarafından çıkarılacak olan hisse senetlerini detaylı olarak düzenlediği, ancak hisse senedi bastırılmasını zorunlu tutmadığı, halihazırda TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan TTK Tasarısı’nın ise anonim şirketlere hamiline yazılı pay senetlerini mutlak surette, nama yazılı pay senetlerini de koşullu olarak çıkarma zorunluluğu getirdiği, Tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda, hamiline yazılı pay senetlerinin, pay bedelinin tamamen ödendiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde bastırılmasının ve pay sahiplerine dağıtılmasının zorunlu olacağı, nama yazılı pay senetlerin bastırılması için ise, azlığın talebinin aranacağı, böyle bir talepte bulunulması durumunda ise nama yazılı pay senetlerinin bastırılacağı ve bütün nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılacağı belirtilmiş idi.
Bu çalışmamızda ise, anonim şirketlerde payların ve hisse senetlerinin devri kısaca irdelendikten sonra hisse senedi ile pay devri arasındaki fark vergi mevzuatı yönünden ele alınacak ve özellikle hisse senedinin basılı olmasına sağlanan vergi avantajları üzerinde durulacaktır[2].

II- TÜRK TİCARET KANUNU’NA GÖRE ANONİM ŞİRKET HİSSE SENETLERİNİN DEVRİ
Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri, senedin devralana teslimi ile gerçekleşir. Bu itibarla, hamiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder (TTK md. 415).
Nama yazılı hisse senetlerinin devri için ise, senedin ciro edilmesi ve devralana teslim edilmesi gerekir. Ancak, devrin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için, devir keyfiyetinin pay senetleri defterine kaydedilmesi gerekir[3] (TTK md. 416). Zira, şirkete karşı ancak pay defterinde[4] kayıtlı bulunan kimse ortak sıfatını haizdir.
Bununla birlikte, TTK, nama yazılı senetlerinin devrinin, şirket anasözleşmesi ile sınırlandırılmasına da müsaade etmiştir. Şöyle ki, TTK’nın 416. maddesinin birinci fıkrasında “Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir.” denilmiştir. Anılan hükmü mefhum-u muhalifine göre yorumlar isek, şirket anasözleşmesine hüküm konularak nama yazılı senetlerinin devrinin sınırlandırılabileceği ve böylece şirketin yabancılaşmasının önlenebileceği sonucuna ulaşırız.
Bunun yanında, Kanun;
- devir keyfiyetinin şirket anasözleşmesinde belirtilen sebeplerden dolayı pay defterine kayıttan imtina edilebileceğini (TTK md. 418/f.1),
- sebep gösterilmeksizin dahi kayıttan imtina olunabileceği şartının esas mukaveleye konulabileceğini (TTK md. 418/f.2),
- hatta, hisse senedi karşılığının tamamen ödenmemiş olması halinde, şirketin teminat talep edebileceğini ve teminat gösterilmediği takdirde kayıttan imtina edilebileceğini (TTK md. 418/f.3)
hükme bağlamıştır. Bu manada, nama yazılı hisse senetlerinin devri özellikli bir durum arzetmektedir. Dolayısıyla, nama yazılı hisse senedi devri ile birlikte devralanın ortaklık sıfatını da kazandığını söylemek her zaman için mümkün olmamaktadır.
Ancak, TTK, nama yazılı hisse senetlerinin, “miras, karı - koca mallarının idaresine ait hükümler veya cebri icra yoluyla” iktisap edilmesi (elde edilmesi) halinde teminat istenemeyeceğini ve kayıttan imtina olunamayacağını hükme bağlamıştır. Bununla beraber, şirketin yönetim kurulu üyeleri veya paysahipleri bu hisseleri borsa rayici, borsa rayici bulunmadığı takdirde kayıt için müracaat tarihindeki hakikî değeri üzerinden almaya talip olurlar ise, belirtilen haller için de kayıttan imtina olunabilir (TTK md. 418/f.4).
III- ANONİM ŞİRKET PAYLARININ/HİSSE SENETLERİNİN DEVRİNDEN DOĞAN KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 30.12.2004 tarih ve 5281 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile değişik mükerrer 80. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendine göre[5] “İvazsız olarak iktisap[6]  edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar” değer artış kazançları olarak değerlendirilmekte ve vergiye tabi tutulmaktadır.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “Bu maddede geçen ‘elden çıkarma’ deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.” denilmiştir.
A- HİSSE SENEDİNİN BASTIRILMADIĞI DURUMLARDA PAYIN DEVRİNDEN DOĞAN KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ
GVK’nın mükerrer md.81/1 hükmünde yer alan istisna, “iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri” için öngörülmüştür. Bu nedenle, anonim şirketin hisse senedi bastırmamış olması, bir başka deyişle pay sahipliğinin sadece kaydî paylara dayanması durumunda, payını devreden şirket ortağı anılan istisnadan yararlanamayacaktır.
Dolayısıyla, hisse senedi çıkarmamış anonim şirketlerde, payların devrinden bir “değer artış kazancı” doğmuş ise, bu kazanç gelir vergisine tabi olacaktır (GVK mükerrer m.80/4). Şöyle ki;
- elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, payın endeks artışına[7] tabi tutularak hesaplanmış iktisap bedeli[8] ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve paysahibinin uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi sonucunda safi değer artışının ortaya çıkması,
- Safi artış değerinin istisna tutarından[9] (2009 yılı için 7.600 TL) fazla olması
durumunda, anonim şirketteki payını devreden paysahibi gelir vergisi ödeyecektir.
Devrin gerçekleştiği sürenin bu yükümlülüğe herhangi bir etkisi yoktur. Diğer bir anlatımla, eğer hisse senedi bastırılmamış ise, çıplak payın, iktisap edildiği tarihten 3 ay sonra veya 4 sene sonra devredilmesi, gelir vergisine tabi olması gerçeğini değiştirmeyecektir. Hisse senedi basılı olmadığı müddetçe, payın devrinden doğan değer artış kazancı gelir vergisine tabi olacaktır.
B- HİSSE SENEDİNİN BASTIRILMASI HALİNDE SENEDİN DEVRİNDEN DOĞAN KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ
GVK’nın mükerrer md. 80/1 göre “İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar” değer artış kazançları olarak değerlendirilmekte ve GVK mükerrer m.80/4 gereği vergiye tabi olmaktadır. Bu itibarla; “tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar, değer artış kazancı olarak değerlendirilmez ve gelir vergisine tabi tutulmaz.” Dolayısıyla, bu istisnadan yararlanabilmek için; öncelikle, anonim şirketteki payları temsilen hisse senedi çıkarılmış (bastırılmış) olması, ikincisi ve en önemlisi de, bu senetlerin en az iki yıl süreyle elde tutulmuş olması gerekir. Yoksa, hisse senedinin bastırılmış olması, tek başına anılan istisnadan yararlanmak için yeterli değildir, ayrıca çıkarılan hisse senedinin en az iki yıl süre ile elde tutulması da gerekir.
Konuyu bir örnekle somutlaştıralım: (ABC) Anonim Şirketinin hisse senetlerini 01 Ocak 2007 tarihinde iktisap eden ve paysahibi sıfatı kazanan (A), bu senetlerin yarısını 31 Aralık 2008 tarihinde (B)’ye devretmiş ve bu işlemden 100.000.-TL safî değer artış kazancı elde etmiştir. Bu durumda, paysahibi (A) beyanname vermek ve gelir vergisi ödemek zorunda kalacaktır. Zira, devre konu hisse senetlerinin edinme tarihi üzerinden henüz iki yıl geçmemiştir. Bununla birlikte, paysahibi (A) iki gün daha beklemiş ve hissesini 2 Ocak 2009 günü devretmiş olsa idi, devirden 100.000 TL değil 1.000.000 TL safî kazanç elde etse dahi, beyanname vermek ve gelir vergisi ödemek zorunda kalmayacaktı. 
Yeri gelmişken, anonim şirketlerin hisse senedi bastırmalarına ilişkin olarak getirilen diğer bir vergi avantajını daha belirtmekte fayda görülmektedir: O da, anonim şirket tarafından ihraç edilen (bastırılan) hisse senetleri, borçlanma tahvilleri gibi menkul kıymetlerin ihraç giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak hasılattan indirebilmeleri yönündeki düzenlemedir. Zira, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8/1-a maddesine göre; ihraç edilen hisse senetlerine ilişkin tüm giderlerin hasılattan indirilmesi olanaklıdır. Söz konusu giderler; senetlerin kağıt ve basım giderleri, mahkeme, noter ve diğer tasdik ve tescil giderleri, damga resmi ve ihraç dolayısıyla ödenen sair harç ve resimleri, ihraç dolayısıyla bankalara verilen komisyonlar, hisse ve tahvil senetlerinin borsaya kaydı için yapılan giderler ve bunlara benzer diğer her türlü giderlerdir[10]
C- HİSSE SENEDİ YERİNE İLMÜHABER ÇIKARILMASI DURUMUNDA PAYIN DEVRİNDEN DOĞAN KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ
TTK’da, “ilmühaber” çıkarılmasını açıkça öngören bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, Kanunun 411inci maddesi hükmünden, nama veya hamiline yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere “ilmühaber” çıkarılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır. İlmühaberler, hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarıldıkları için kıymetli evrak vasfına sahiptirler ve mahiyet itibariyle hisse senetleri ile aynıdırlar. Hisse senedi gibi ilmühaberler de paysahipliğini temsil eder ve hamiline genel kurula iştirak, oy, kâr payı gibi paysahipliğinin sağladığı bütün hakları verir[11].
Yine, gerek TTK’nın 409. gerek 411. maddesinin ikinci fıkrası hükmünden çıkan manaya göre, ilmühaberler de hisse senetleri gibi, ya nama veya hamile yazılı olarak düzenlenebilirler[12]. Ancak, bedelleri tamamen ödenmemiş olan paylar için hamile yazılı ilmühaber çıkarılamaz[13]. Bedelleri tamamen ödenmiş olsa dahi, nama yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberler de hamile yazılı olamaz. Buna mukabil, hamile yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere nama veya hamiline yazılı ilmühaber çıkarılması mümkündür[14].
TTK’nın 411. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre, nama yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan nama yazılı ilmühaberler, nama yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümler dairesinde, hamile yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan nama yazılı ilmühaberler ise alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devrolunur. Alacağın devrinin ise yazılı şekle tabi olduğu ve yazılı şekilde yapılmış olmadıkça temlikin geçerli bulunmadığı malumdur[15]. TTK’nın 411. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesine göre, devredilen ilmühaberin anonim şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için, devir keyfiyetinin mutlaka şirkete ihbar edilmiş olması gerekir. Devir, ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade eder.
Diğer yandan, 23.03.2000 tarih ve 23998 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 232 Seri No.lu GVK Genel Tebliği’nde;
- geçici[16] ilmühaberlerin, anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak amacıyla çıkartılan menkul kıymetler olduğu,
- Dolayısıyla ilmühaberlerin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, Gelir Vergisi Kanununun hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği,
- ilmühaberlerin hisse senetleri ile değiştirilmesi dolayısıyla alınan hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak ilmühaberlerin elde edildiği tarihin dikkate alınacağı belirtilmiştir.
Bu itibarla, hisse senedi bastırmayan kapalı bir anonim şirket, herhangi bir kurumdan izin almaksızın, hisse senedinin yerini tutan "ilmühaber" bastırabilir. Bu durumda, ilmühabere dayalı anonim şirket hisse satışı, iki yıllık süre geçtikten sonra yapılırsa, bundan doğan kazanç da, tutarı ne olursa olsun, gelir vergisine tabi olmayacaktır[17].

IV- HİSSE SENEDİNİN DEVRİ HALİNDE KATMA DEĞER VERGİSİ
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 16.07.2004 tarih ve 5228 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile değişik 17. maddesinin (4/g) hükmüne göre “külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik virconia) döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil ile metal,  plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıkları (hurda metalden elde edilen külçeler dahil) teslimi” katma değer vergisine tabi tutulmamaktadır.
Bu itibarla, anonim şirket hisse senetlerinin devri katma değer vergisinden müstesna tutulmuştur. Geçici ilmühaber ile yapılan satışlar dahi hisse senedi olarak kabul edildiğinden dolayı, ilmühabere dayalı hisse devirleri de KDV’ye tabi değildir.

V- ÖZET VE SONUÇ
Türk Ticaret Kanunu’nda zorunlu tutulmaması ve ağırlıklı kısmının aile şirketi hüviyetinde olması nedeniyle, halka açık olmayan anonim şirketlerde hisse senedi bastırılması çok sık rastlanan bir uygulama değildir. Oysa, çalışmamızda da izah edildiği üzere, anonim şirketlerce hisse senedi bastırılması ve payın bu senetler vasıtasıyla temsil edilmesi, sahibine, özellikle, şirketteki paylarının devrinde çok ciddi vergi avantajları sağlamaktadır. Zira, bastırılan ve iki yıldan fazla süreyle sahibi tarafından elde tutulan hisse senetlerinin devrinden doğan değer artış kazancı, miktarı ne olursa olsun, gelir vergisine tabi olmamakta, bu devirden dolayı herhangi bir KDV yükümlülüğü de doğmamaktadır. 
Diğer yandan, Türk Ticaret Kanunu, hisse senetlerinde bulunması gerekli unsurları belirtmekle yetinmiş, ancak senedin bastırılmasına ilişkin herhangi bir yöntem yahut Sermaye Piyasası mevzuatında yer aldığı şekliyle bir güvenlik önlemi öngörmemiştir. Bu itibarla, TTK’da belirtilen zorunlu şekil şartlarını taşımaları koşuluyla, herhangi bir matbaada bastırılmaları yahut bilgisayar çıktısı olarak alınmaları dahi mümkündür. Bu şekilde bastırılabilecek senedin geçerli olabilmesi için, şirket adına imzaya yetkili olanlardan en az ikisi tarafından imzalanması gerektiği ise tabidir. Hisse senedi bastırmaksızın, senette yer alması gereken hususları havi ilmühaberler çıkarmak da sahibine aynı vergi avantajlarını sağlayacaktır. Görüldüğü üzere, her iki yöntemin de maliyeti yok denecek kadar düşüktür ve herhangi bir formalitesi de bulunmamaktadır. Hal böyle iken, anılan imkandan faydalanılmaması, hisse devrinden dolayı değer artış kazancı elde eden ve vergi beyanında bulunmayan pay sahiplerini zor durumda bırakacaktır.

Soner ALTAŞ
E- Yaklaşım



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder