Huzur Hakkı Ücretlerinin
Vergilendirilmesinde Bağ-Kur primi indirilebilir mi?
Limited şirketlerin tüm
ortakları, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeleri ile hisseli komandit
şirketlerin komandite ortakları 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu'nun 4. maddesinin (b) fıkrasının 3. bendi uyarınca "sigortalı"
sayılmaktadır. Kısaca 4/b'li olarak ifade edilen söz konusu sigortalılar mülga
1479 sayılı Kanun'da, Bağ-Kur sigortalısı olarak bilinmektedir. Bu nedenle
yazımızda 4/b sigortalılarını ifade etmek üzere "Bağ-Kur
sigortalısı" deyimi de kullanılacaktır.
5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (b) fıkrasının 3.
bendi ile 81. maddesinin (g) fıkrası uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumu'na ödenen
primlerin ticari, zirai kazançlar, serbest meslek kazançları ile menkul sermaye
iratlarının tespitinde indirileceği konusunda bir tereddüt yoktur. Keza yıllık
gelir vergisi beyannamesinde söz konusu gelir unsurlarına ilişkin bölümlerde
Bağ-Kur primine ilişkin satır açıldığı halde, ücret gelirlerine ilişkin bölümde
Bağ-Kur primini indirecek satır açılmamıştır.
Maliye
Bakanlığı'nca düzenlenen yıllık gelir vergisi beyannamesi formatı ve buna
ilişkin açıklamalarda Bağ-Kur priminin Gelir Vergisi Kanunu'nun 89. maddesi
uyarınca ödenen özel emeklilik ve sağlık sigorta primi kapsamında
gösterilebileceğine ilişkin açıklama bulunmadığından Bağ-Kur sigortalılığı
nedeniyle ödenen sosyal güvenlik primi gerek yıllık beyanname üzerinden
gerekse yıl içinde huzur hakkı bordrosu üzerinden hesaplanan gelir
vergisinin hesabında indirim olarak gösterilmediği gözlemlenmiştir.
Maliye
Bakanlığı'nca hazırlanan yıllık gelir vergisi beyannamesi formatında ticari,
zirai, mesleki kazançlar ile menkul sermaye iratlarına ilişkin bölümlerde
Bağ-Kur indirimi satırı konulduğu halde, ücret, gayrimenkul sermaye iratları ve
sair kazanç ve iratlara ilişkin bölümlerde Bağ-Kur indirimine ilişkin satır
açılmamasının nedeni anlaşılamamaktadır(1). Gelir Vergisi Kanunu'nun 61.
maddesine göre huzur hakları ücret kabul edilmektedir. Bakanlık tarafından
hazırlanan beyanname düzenleme kitapçıklarında da, ücret şeklinde elde edilen
huzur hakkı gelirini beyan edecek mükelleflerin Bağ-Kur primlerini
indirebileceklerine ilişkin bir açıklamaya da yer verilmemiştir(2).
II- HUZUR HAKKI
ÜCRETİNİN HUKUKİ GEREKÇESİ
6102 sayılı TTK'nın 394.
maddesine göre yönetim kurulu üyelerine esas sözleşmeyle veya genel kurul
kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve
yıllık kârdan pay ödenebileceği hükme bağlanmıştır. Benzer düzenleme 6762
sayılı TTK'nın 333. maddesinde de yer almaktadır.
Vergi Usul Kanunu'nun
10. maddesinde tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde
bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu
ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının
varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların
kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, 6183
sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinde ise tüzel kişilerin mal varlığından
tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacaklarının, kanunî temsilcilerin şahsi mal varlıklarından
tahsil edileceği hükme bağlanmıştır. Anılan Kanun'un 35. maddesinde ise
limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen
veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri
oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları belirtilmiştir. VUK'un 333.
maddesinde ise, adı geçen Kanun'un 359. maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi
halinde bu fiiller için 359 ve 360. maddelerde öngörülen hapis ve para
cezalarının bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan 5510 sayılı
Kanun'un 88. maddesinin son fıkrasına göre, kuruma prim borcunun süresinde
ödenmemesi halinde, tüzel kişilerde şirket yönetim kurulu üyeleri dahil olmak
üzere üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri ile kanuni temsilcileri SGK'ya
karşı işverenler ile birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur.
Görüleceği üzere tüzel
kişileri kanuni temsilci olarak idare eden müdür ortakların veya yönetim kurulu
üyelerinin diğer şirket ortaklarına göre önemli yükümlülük ve sorumlulukları
bulunmaktadır. Bu yükümlülük ve sorumluluk sahiplerinin gerek hizmetleri
karşılığı olarak gerekse karşı karşıya oldukları riskleri hafifletmek amacıyla
ödenen ücretler "huzur hakkı" olarak adlandırılmaktadır. 5510
sayılı Kanun'un 53. maddesinin ikinci fıkrasına göre 4/b kapsamında sayılanlar
kendilerine ait veya ortak oldukları işyerlerinden dolayı 4/a kapsamında
sigortalı olamazlar. Bu nedenle huzur hakkı ücretleri, hizmet akdi karşılığı
olarak işveren tarafından çalışana ödenen ücretlerden farklı nitelikte olmakla
birlikte, tüzel kişiliklerde yönetici olmaktan kaynaklanan hizmetin ve
risklerin maddi karşılığını ifade etmektedir. Huzur hakkı ücreti Anayasanın 55.
maddesindeki "ücret emeğin karşılığıdır" tanımına da uygundur.
III- SOSYAL SİGORTALILIK ZORUNLU BİR SİGORTALILIKTIR
5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4. maddesinin (b)
bendinin 3. alt bendine göre, "anonim şirketlerin yönetim kurulu
üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite
ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları" kısa
ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından sigortalı kapsamına
alınmıştır. Bu kapsamda limited şirketlerin ortakları da 5510 sayılı Kanun'un
4/b maddesinin 3. alt bendine göre sigorta kapsamındadır. Anılan Kanun'un
79. maddesine göre söz konusu sigortalılık zorunludur.
IV- SOSYAL SİGORTA (BAĞ-KUR) PRİMLERİNİN VERGİ
UYGULAMASINDA GİDER GÖSTERİLMESİ
5510
sayılı Kanun'un 88. maddesinde, hiçbir gelir türü ayrımı yapılmaksızın
sigorta primlerinin yıl içinde kuruma fiilen ödenmesi kaydıyla gelir
vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak yazılabileceği hükme
bağlanmıştır.
Sosyal güvenlik primlerinin (Bağ-Kur primleri dahil)
kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile doğrudan bir ilgisi olmamakla
birlikte, bağımsız çalışan gerçek kişiler ile şirket ortaklarının (anonim
şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin) yasal zorunluluk gereği sigortalı
sayılmaları nedeniyle, vergi uygulamasında bir gider unsuru olarak dikkate
alınması gerek vergi mevzuatımızda gerekse sosyal güvenlik mevzuatımızda sosyal
devletin gereği kabul edilmiştir. SGK primlerinin "…. gelir ve kurumlar
vergisi uygulamasında gider olarak yazılmasından" maksadın, defter
tutan mükellefler yönünden ödenen primlerin kazancın tespiti sırasında doğrudan
gider kaydedilmesi ile defter tutmayan mükellefler yönünden ise ödenen primin
yıllık beyanname üzerinde veya ücret bordrosunda vergi matrahından indirilmesi
arasında sonuç itibariyle bir fark yoktur.
Daha önce de belirtildiği üzere, huzur hakları GVK'nın
61. maddesinde ücret sayılmıştır. Anılan Kanun'un 63/2. maddesinde ücretin safi
tutarının tespitinde kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanu'nun geçici 20. maddesinde belirtilen sandıklara ödenen aidat
ve primlerin indirilebileceği hükme bağlanmıştır. Bilindiği gibi 5510
sayılı Kanunla; 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu, 506 sayılı SSK Kanunu ve
1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükten
kaldırılmış ve sosyal sigorta kurumları tek çatı altında toplanmıştır. Dolayısı
ile GVK'nın 63/2. maddesinde ifade edilen "kanunla kurulan emekli
sandığı" deyiminden artık 5510 sayılı Kanunla kurulan Sosyal Güvenlik
Kurumu'nu (SGK), ücretin safi tutarının tespitinde indirilecek primden ise bu
Kanun kapsamına giren sigortalılar tarafından SGK'ya ödenen sosyal güvenlik
primini (kısaca ve yaygın adıyla Bağ-Kur) anlamak gerekir.
Mülga
1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu uyarınca ödenen giriş keseneği ve primlerin ticari
işletmelerin defter kayıtlarına doğrudan doğruya gider olarak intikal
ettirilmesi halinde, özellikle ortaklıklarda her bir ortağın
ortaklıktaki kâr payının her zaman eşit olmayacağı, ödenecek giriş keseneği ve
primlerin seçilen aylık gelir basamağına göre değişebileceği ve bu nedenlerle de
safi ticari kazancın tespitinde bazı güçlükler ve sakıncalar doğurabileceği
gerekçesiyle 110 no.lu GVK Genel Tebliği'nde, aşağıdaki açıklamalar
yapılmıştır(3).
"Bağ-Kur
giriş keseneği ve sigorta primlerinin GVK'nın 89/1. maddesi hükmüne paralel
olarak, gelirin elde edildiği yılda ödenmiş olduğunun tevsik edilmesi kaydıyla,
mükellefler tarafından ticari kazançları veya serbest meslek kazancı
dolayısıyla verilecek yıllık beyannamede bildirilen gelirden indirilmesi, adi
komandit şirketlerin komanditer ortakları ile limited şirket ortakları hakkında
da aynı esaslar dairesinde işlem yapılması" gerektiği belirtilmiş, kâr payları ve huzur hakkı
ücretleri başta olmak üzere diğer kazanç ve iratlarda indirim hakkının ne
şekilde kullanılacağı açıklanmamıştır.
Maliye Bakanlığı'nca basımı yapılan
veya internet ortamına konulan Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde,
sadece ticari ve zirai kazançlar, serbest meslek kazançları ile
menkul sermaye iratlarına ait bildirimlerde Bağ-Kur primine ait indirim
satırı açılmış olup, ücretler, gayrimenkul sermaye iratları ve diğer kazanç ve
iratlar için indirim satırı açılmamıştır. Ancak yıllık beyannamenin Ücretlere
İlişkin Bildirim bölümündeki "indirimler" sütununun dipnot
açıklamasında "bu sütuna sakatlık indirimi ile ödenen emekli aidatı,
sigorta primleri, sendika aidatı tutarı yazılacaktır" denilmiş olmakla
birlikte, söz konusu sigorta priminden 4/b kapsamındaki sigortalıların
ödedikleri Bağ-Kur sigorta primini de kapsayıp kapsamadığı açık değildir.
V- HUZUR HAKKI
ÜCRETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİNDE SOSYAL GÜVENLİK (BAĞ-KUR) PRİMLERİNİN
İNDİRİMİNE İZİN VERİLMEMESİ ANAYASA'YA AYKIRIDIR
Ticari ve zirai kazanç sahipleri
ile serbest meslek kazanç sahipleri ödedikleri Bağ-Kur primlerini yıllık
kazançlarından, ücret erbabı ise ödediği SGK primi işçi payını her ay vergiye
tabi ücretinden indirebildiği halde, yukarda belirtilen sermaye şirketlerinin
ortakları ve yönetim kurulu üyeleri elde ettikleri huzur hakkından söz konusu
primi bizzat kendileri beyan edip ödedikleri için gerek huzur hakkına ilişkin
ücret bordrosunda gerekse yıllık beyanname vermek zorunda olanların söz konusu
sigorta primini indirip indiremeyeceği tereddüt konusudur. 4/a ve 4/c
kapsamındaki sigortalıların ödedikleri sigorta primi ücretin safi tutarının
tespitinde indirilebildiği halde 4/b kapsamına giren sigortalıların söz konusu
sigorta primini indirmemesi gelir vergisi mükellefleri arasında eşitsizliğe
neden olmaktadır.
Limited
şirketlerin ortakları ve anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi ortakların,
ortağı bulundukları şirketlerden elde ettikleri kâr paylarının belli bir tutarı
aşması halinde yıllık beyannamelerinde menkul sermaye iradı olarak
gösterdikleri kâr paylarından ödedikleri söz konusu primi indirebildikleri
halde, bu şirketlerin ortağı veya yönetim kurulu üyesi olmaları nedeniyle elde
ettikleri huzur hakkı ücretlerinin safi tutarının tespitinde gerek yıl içinde
huzur hakkı bordrosunda gerekse yıllık beyannamede indirimine izin
verilmemesinin hiçbir yasal dayanağı yoktur. Huzur hakkı ücretinin
vergilendirilmesinde GVK'nın 89/1. maddesinde ihtiyari olarak ödenen
özel emeklilik ve özel sağlık sigortası gibi şahıs sigorta primlerinin
indirimine izin verildiği halde, zorunlu olan SGK (Bağ-Kur) priminin indirimine
izin verilmemesi kabul edilemez.
Maliye
Bakanlığı gayrimenkul sermaye iradı beyan eden mükellefin ödemiş olduğu Bağ-Kur
primini beyan ettiği gayrimenkul sermaye iradından indiremeyeceği yönünde görüş
belirttiği halde, Danıştay ödediği Bağ-Kur priminin ticari kazancı aşan
kısmının yıllık beyannamesinde gösterdiği gayrimenkul sermaye iradından
indirmesinin mümkün olduğu görüşündedir(4). Maliye Bakanlığı'nın Bağ-Kur
priminin ticari, zirai ve mesleki kazanç sahipleri dışındakiler tarafından
yıllık beyannamede indirilemeyeceği konusunda özelgeleri bulunmaktadır(5).
5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinde
(Mülga Bağ-Kur Kanunu'nun 49. maddesinde) hiçbir ayrım yapılmaksızın bütün
Bağ-Kurluların ödedikleri primlerin vergi uygulamasında gider olarak
gösterilebileceği açıkça yer almıştır.
Şirket
ortakları ve yönetim kurulu üyeleri tarafından ödenen sosyal güvenlik primleri,
kurum kazancının elde edilmesi ve idame ettirilmesi niteliğinde bulunmadığından
kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.
Bu nedenle 4/a ve 4/c kapsamında sigortalı olan ücretliler ile yıllık beyanname
veren ticari, zirai ve mesleki kazançları nedeniyle yıllık beyanname veren
bağımsız çalışanlar tarafından ödenen sosyal güvenlik primleri vergi
uygulamasında dikkate alındığı gibi 4/b kapsamında sigortalı olanlar tarafından
ödenen sigorta primlerinin de huzur hakkı ücretinin vergilendirilmesinde
indirim olarak dikkate alınması eşitlik ve adalet ilkesinin gereği
sayılmalıdır.
Öte yandan, geçtiğimiz yıllarda
sermaye şirketlerinden kâr payı alan şirket ortaklarının yıllık beyanname ile
beyan ettikleri menkul sermaye iratlarından da Bağ-Kur primi indirimine izin
verilmediğini, Ankara 3. Vergi Mahkemesi'nin Kararı'ndan(6) sonra Maliye
Bakanlığı'nın yıllık beyanname formatlarını düzelttiğini, bu suretle şirketlerden
kâr payı elde edenlerin ödedikleri Bağ-Kur priminin indirimine imkan
sağlandığını, başka bir davada ise, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 16.05.2008
tarihli yazısı üzerine mükellefin beyannamesine koyduğu ihtirazi kaydının dava
aşamasında kabul edilerek düzeltildiğini burada belirtmekte yarar
bulunmaktadır.
Belirtilen
nedenlerle ticari, zirai ve mesleki kazancı dolayısıyla yıllık beyanname veren
mükellefler gibi limited şirketlerin ortağı veya anonim şirketlerde yönetim
kurulu üyesi olunması nedeniyle ödenmesi zorunlu olan ve sosyal güvenlik
kurumuna fiilen ödenen SGK priminin, bu şirketlerden alınan huzur hakkı
ücretinin yıllık beyanname ile beyan edilmesi halinde vergiye tabi matrahın
tespitinde veya yılı içinde huzur hakkı ücreti bordrosu üzerinden indirilmesi
gerekmektedir. Bir şirket ortağının şirketten kâr payı alması ile huzur hakkı
şeklinde ücret alması arasında vergilendirme yönünden bir fark olmamalıdır.
Şirket ortağının ortağı bulunduğu şirkette ücret akdi ile çalışması halinde
ücret matrahının hesabında sigorta işçi payının indirilmesi mümkün olduğu halde
ücretin huzur hakkı adı altında alınması durumunda indirilememesinin haklı ve
hukuki bir gerekçesi olamaz. Aksine bir uygulama aynı tür geliri elde eden
mükellefler arasında farklı miktarda vergi alınması sonucunu doğurmakta ve bu
durum haksız ve adaletsiz bir vergilemeye neden olunmaktadır.
Anayasa'nın 73.
maddesine göre, "herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî
gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olup, vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." Yapılan uygulama
vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılım ilkesine ve sosyal devlet ilkesine
aykırı sonuç doğurmaktadır.
VI- KAYIT DIŞI
İŞLEMLERİN VE ORTAKLARDAN ALACAKLAR HESABININ ÖNLENMESİNDE HUZUR HAKKI
ÜCRETLERİNİN ÖNEMİ
6102 sayılı Yeni Türk
Ticaret Kanunu'nun 358. maddesinde limited şirketler dahil pay sahiplerinin,
395. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin ve üçüncü dereceye kadar
yakınlarının şirkete borçlanamayacağı belirtilmiştir. KVK'nın 13. maddesinde de
şirket ortaklarının emsal faiz oranının altında veya faizsiz olarak şirketten
borç para almaları transfer fiyatlaması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı sayılmıştır.
Şirketlerde
ortaklar cari hesabı olarak adlandırılan "ortaklardan alacaklar"
hesabının borç bakiyesi vermesinin nedenlerinden birisi de kâr payı dağıtımı
üzerindeki %15 oranındaki vergiden kaynaklanmaktadır. Kurumlar vergisi de
dikkate alındığında, şirketlerden kâr payı alınması halinde standart vergi yükü
%32'dir. Oysa şirket ortakları kendileri veya ailevi harcamaları için ihtiyaç
duydukları belli tutardaki parayı huzur hakkı ücreti olarak almaları halinde
ortaklardan alacaklar hesabı önemli ölçüde azalacaktır. Böyle bir durumda
ödenmesi gereken vergi yükü zannedildiği kadar yüksek değildir. Şöyle ki, huzur
hakkı tutarı kurum kazancının tespitinde gider yazılabilmektedir. Örneğin, 2012
yılında 88.000 TL için ödenmesi gereken gelir vergisi 21.510 TL'dir. Bu tutarın
kurum matrahının tespitinde gider yazılması durumunda eksik ödenmesi gereken
geçici/kurumlar vergisi tutarı (88.000 x %20=) 17.600 TL'dir. Buna göre 2012
yılında 88.000 TL huzur hakkı ücreti için ödenen net fazla vergi tutarı
(21.510-17.600=) 3.910 TL olup, net vergi yükü %4,4'te kalmaktadır. Bekâr bir
kişi için yıllık Asgari Geçim İndirimi (AGİ) (797 TL) de dikkate alındığında
net vergi yükü %3,5'e düşmektedir.
Huzur hakkı ücretinin
vergilendirilmesinde sosyal güvenlik (Bağ-Kur) priminin indirilmesi halinde
hesaplanması gereken gelir vergisi daha da azalacaktır. Örneğin ödenen 15.000
TL Bağ-Kur priminin indirilmesi halinde hesaplanacak gelir vergisi tutarı
17.460 TL olacaktır. Bu durumda 2012 yılında 15.000 TL Bağ-Kur primi ödeyen bir
yönetim kurulu üyesine brüt 88.000 TL huzur hakkı ödenmesi halinde şirket
tarafından ödenecek net vergi farkı (17.600-17.460)-140 TL olacaktır. AGİ
uygulandığı takdirde ödenecek vergi daha da düşecektir.
Sonuç
itibarıyla limited şirketlerde şirket ortaklarına, anonim şirketlerde yönetim
kurulu üyelerine huzur hakkı ücreti ödenmesi durumunda vergi avantajı
sağlanabileceği gibi, hem yeni TTK'ya hem de KVK aykırı işlem yapılmamış ve
kayıt dışı ekonominin önlenmesine de katkı sağlanmış olacaktır.
VII- SONUÇ
5510 sayılı Kanun'un 4/b maddesinin
3. alt bendine göre limited şirket ortakları ve anonim şirketlerin yönetim
kurulu üyeleri "sosyal sigorta" kapsamına alınmıştır. Söz
konusu sigortalılık ihtiyari değil, yasal bir zorunluluktur.
Yukarıdaki bölümlerde de belirttiğim gibi, huzur
hakları GVK'nın 61. maddesinde ücret sayılmıştır. Anılan Kanun'un 63/2.
maddesinde ücretin safi tutarının tespitinde kanunla kurulan emekli
sandıklarına ödenen aidat ve primlerin indirilebileceği hükme
bağlanmıştır. 5510 sayılı Kanunla; 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu, 506
sayılı SSK Kanunu ve 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu 01.10.2008 tarihinden itibaren
yürürlükten kaldırılmış ve sosyal sigorta kurumları tek çatı altında
toplanmıştır. Dolayısı ile GVK'nın 63/2. maddesinde ifade edilen "kanunla
kurulan emekli sandığı" deyiminden artık 5510 sayılı Kanunla kurulan
Sosyal Güvenlik Kurumu'nu (SGK), ücretin safi tutarının tespitinde indirilecek
primden ise bu Kanun kapsamına giren sigortalılar tarafından Kurum'a ödenen sosyal
güvenlik primini anlamak gerekir. 4/b sigortalısı olan limited şirketlerin
ortakları ile anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeleri tarafından ödenen
sigorta primleri de halk arasında Bağ-Kur primi olarak ifade edilse de kanuni
adı "sosyal güvenlik primidir." Limited şirketlerde ortak ve
müdür sıfatıyla, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesi sıfatıyla ücret akdine
bağlı olmaksızın şirketin yönetimden kaynaklanan sorumluluklarının ve muhtemel
risklerin karşılığı olarak ödenen huzur haklarının vergilendirilmesinde söz konusu
primlerin gerek bordro üzerinde gerekse mükerrer indirime meydan
vermemek koşulu ile yıllık beyannamede indirilmesi gerekmektedir.
5510 sayılı Kanun'un 88. maddesinde hiçbir gelir türü ayrımı yapılmaksızın
Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenen sosyal güvenlik primlerinin tümünün
gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider olarak yazılabileceği, GVK'nın
63. maddesinde ise ücretin vergilendirilmesinde sosyal güvenlik kurumlarına
ödenen primlerin ücretin safi tutarının (matrahın) tespitinde indirilebileceği
açıkça yer almıştır. Bu yasal
düzenlemeler ve aynı primi ödeyen sigortalılar arasında eşitsizliğe neden
olmamak amacıyla, şirketlerden huzur hakkı adı altında alınan ücretlerin
vergilenmesinde ödenen sosyal sigorta (Bağ-Kur) priminin indirilmesi konusunda
hiçbir yasal engel bulunmadığı, bu şekildeki uygulamanın hem yeni TTK'nın 358
ve 395. maddelerindeki borçlanma yasağı hem de KVK'nın 13. maddesindeki örtülü
kazanç dağıtımı yasağı karşısında etkili ve kayıt dışı işlemleri önlemede
etkili bir yöntem olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Sakıp ŞEKER*
Yaklaşım / Mayıs 2012
(*) YMM
(1) Menkul sermaye iratlarına ilişkin bölümün
dipnotunda söz konusu indirim hakkından sadece adi komandit şirketlerin
komanditer ortakları, limited şirket ortakları, anonim şirketlerin kurucu
ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakların yararlanabileceği
belirtilmiştir. Bilindiği gibi 5510 sayılı Kanun'un 4/b maddesine göre anonim
şirketlerde kurucu ortaklar şirket yönetim kurulu üyesi değilse Bağ-Kurlu (4/b)
olmak zorunda değildir. Bu nedenle kurucu ortak ibaresinin çıkartılması
gerekir.
(2) GVK'nın 86. maddesine göre, birden fazla
işverenden ücret geliri elde edenlerin ikinci işverenden aldığı ücretin
tutarının 2011 yılı için 23.000 TL'yi aşması halinde yıllık beyanname ile beyan
edilmesi gerekmektedir.
(3) 110 no.lu GVK Genel Tebliği, 08.03.1973 tarihli
Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
(4) Dn. 4. D.'nin, 27.12.1976 tarih ve E.1976/2347, K.
1976/3494 sayılı Kararı.
(5) Bkz. Ferhat FAHRAN, "Limited Şirket
Ortaklarının Aldıkları Ücretlerde, Yapılan Gelir Vergisi Kesintisinin
Hesabında, Ödenen Bağ-Kur Primlerinin Dikkate Alınıp Alınmayacağı", Yaklaşım,
Haziran 2011, Sayı: 222, s. 103-111
(6) Ankara 3. Vergi Mahkemesi'nin, 31.08.2008 tarih ve
E.2008/506, K.2008/1579 sayılı Kararı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder