10 Eylül 2011 Cumartesi

İŞ SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİNDE İZİN ÜCRETİ


 
I- GİRİŞ
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle beş yıllık zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bir Kararı’nda yıllık izin ücreti ile ilgili olarak uygulamada tereddüt edilen pek çok konuya açıklık getirilmektedir(1). Bu yazımızda bu Karar’da üzerinde durulan meseleleri ele alacağız.

II- ÖNCEKİ DÖNEM ÇALIŞMALARININ İZİN ÜCRETİ
4857 sayılı İş Kanunu’nun 54. maddesinde, yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları sürelerin birleştirilerek göz önüne alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmetlerin de aynı gerekçeyle izin hesabı yönünden birleştirilmesi gerekir. Bununla birlikte, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün olmaz. Ancak, önceki çalışma döneminde izin kullandırılmak veya fesihte karşılığı ödenmek suretiyle tasfiye edilmeyen çalışma süreleri de aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerindeki çalışmalara eklenir. İşçinin aralıklı olarak aynı işverene ait işyerinde çalışması halinde önceki dönemin kıdem tazminatı ödenerek feshedilmiş olması, izin yönünden sürelerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. Yine, önceki çalışılan sürede bir yılı doldurmadığı için izne hak kazanılmayan arta kalan süreler de, işçinin aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerindeki sonraki çalışmalarına eklenerek yıllık izin hakkı belirlenir. Yıllık izin, özde bir dinlenme hakkı olup, aralıklı çalışmalarda önceki dönem zamanaşımına uğramaz.

III- İŞÇİ TARAFINDAN İHBAR SÜRELİ FESİH HALİNDE FESİH BİLDİRİM SÜRESİ İLE YILLIK İZİN SÜRESİNİN İÇİÇE GİREBİLECEĞİ
İş sözleşmesinin işverence feshedilmesi halinde 17. maddede belirtilen yasal ya da arttırılmış fesih bildirim süreleri ile 27. madde uyarınca işçiye verilmesi gereken iş arama izinleri, yıllık ücretli izin süreleri ile iç içe girmez(2). Ancak, işçi tarafından ihbar önelli fesih halinde bildirim öneli ile yıllık izin süresinin içiçe girebileceği kabul edilmelidir. Böyle bir durumda izin kullanılmış olacağından,  kullanılmamış izin için ayrıca izin ücreti istenemez.

IV- İŞE İADE DAVASI AÇAN İŞÇİNİN İZİN ÜCRETİ
İş güvencesi hükümleri (İş Kanunu md. 18-21) çerçevesinde işçinin işe iade davası açması durumunda, izin ücretinin talep edilip edilemeyeceği davanın sonucuna göre belirlenmelidir. Gerçekten işçinin dava sonucu işe başlatılması durumunda, önceki fesih ortadan kalkmış olmakla ve iş ilişkisi devam ettiğinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesi uyarınca izin ücreti istenemez. İşçinin işe başvurusuna rağmen yasal bir aylık işe başlatma süresi içinde işe alınmaması halinde ise işe başlatmama anı fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, izin alacağı bu tarihte muaccel olur.
İşten ayrılırken kullanmadığı izinlerin ücreti işverence ödenmiş olmasına rağmen, işe iade davasını kazanan işçi işe başlatılmazsa, fesih tarihinden itibaren dört aylık boşta geçen sure kıdeme ekleneceğinden, bu sürenin eklenmesiyle bir yılını doldurup yeniden yıllık izine hak kazanan işçiye, kullanamadığı bu izinin ücreti de ödenecektir(3).
İşe iade davası sonunda işçinin işe başlatılmadığı tarihte iş sözleşmesi feshedilmiş sayıldığından izin ücreti hesabında işçinin işe başlatılmadığı tarihte alması gereken ücret dikkate alınmalıdır.
İşverenin işçiyi işe başlatması durumunda, iş ilişkisi kesintisiz devam ettiğinden, kullandırılmayan izin ücretine de hak kazanılması söz konusu olmaz. Daha önce işçiye kullandırılmayan izinler karşılığı olarak ödenmiş olan izin ücretleri de işverence geri istenebilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesinde işçinin yıllık ücretli izin hakkından vazgeçemeyeceği kurala bağlandığına göre, işçinin daha önce ödenen izin ücretinin işe iade sonunda işçinin işe başlaması halinde işçinin kullanmadığı izin hakkına sayılması da doğru olmaz.

V- İZİN ÜCRETİNİN ÖDENME ZAMANI VE FAİZ
Kanun’da, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti için kesin bir ödeme günü belirlenmiş değildir. Sözleşmenin feshi anı, yıllık ücretli izin haklanın ücrete dönüşmesi, bir başka anlatımla izin ücretine hak kazanma zamanı olarak Kanun’da belirtilmiştir. İş sözleşmesinin feshedildiği tarihte izin ücreti muaccel olur. Ancak faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir.
Yargıtay’ca, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir(4). O halde, izin ücreti için uygulanması gereken faiz, yasal faiz olmalıdır.
Sözleşmenin feshi üzerine ödenmesi gereken izin ücretinden takdiri indirim yapılması doğru değildir.

VI- SONUÇ
Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez, işçinin iş sözleşmesi devam ederken kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.
İşçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Ancak, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün değildir.
İşe iade davası sonunda işçinin işe başlatılmadığı tarihte iş sözleşmesi feshedilmiş sayıldığından, izin ücreti hesabında işçinin işe başlatılmadığı tarihte alması gereken ücret dikkate alınacaktır.
İzin ücretinde uygulanacak faiz, bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz değil, yasal faizdir.

         Prof. Dr., Marmara Ünv., İİBF, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı
(1)         Yrg. 9. HD.’nin, 08.07.2010 tarih ve E. 2008/33840, K. 2010/22535 sayılı Kararı.
(2)         Bu vesile ile belirtelim ki, yeni iş arama izni, sözleşmeyi fesheden taraf işçi olsa bile, fesih bildirim süresinde kullandırılmalıdır.
(3)         Ayrıntılı bilgi için Bkz. Müjdat ŞAKAR - Ayşe YİĞİT ŞAKAR, İş Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku ve Vergi Hukuku Açısından İşçiye Ödenecek Tazminatlar, 2. Baskı, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2011, s. 151 vd.
(4)         Yrg. 9. HD.’nin, 24.10.2008 tarih ve E. 2007/30158, K. 2008/ 28418 sayılı Kararı.


Müjdat ŞAKAR*
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder