21 Temmuz 2011 Perşembe

Türkiye’nin Vergi Profili ve Çarpıklıklar


            Gelir İdaresi’nin son yayınladığı 2010 yılını kapsayan Faaliyet Raporu iyi analiz edildiğinde Türkiye’nin vergi profiline ilişkin çarpıcı sonuçlara ulaşılabiliyor.

            Vergiyi tabana yayma hedefinde 2010 yılı faal mükellef sayısının, geçmiş yıllara yakın bir rakamda gerçekleşmiş olması “beklentileri zayıflatan” önemli bir veri.  Mükellef sayısındaki en büyük artışın yüzde 16 ile kira geliri elde edenlerden oluşması ise dikkat çekici. Görülüyor ki; kira ödemelerinin bankalar ve finans kurumları aracılığıyla ödenmesinin zorunlu hale getirilmesi bu artışı tetikliyor.

Faal mükelleflerin yüzde 80.72’sini gerçek kişiler ve şahıs ortaklıkları oluşturuyor, bunun tercümesi de; “kurumsallaşmanın bir türlü başarılamamış olmasıdır.”

Faaliyet Raporu’ndaki rakamları yorumlayarak başlıklar halinde devam edelim:

Ø       Faal mükelleflerin yüzde 40,92’si 3 büyük ilimizde bulunuyor. İstanbul tek başına ülkemizdeki faal mükelleflerin dörtte birini barındırıyor.
Ø       Vergi gelirinin yüzde 43,76’sı İstanbul’dan toplanıyor. İkinci sırada Ankara var, oranı yüzde 12,66. Üçüncü sırada herkes İzmir olduğunu düşünür ama Kocaeli yıllardır İzmir’in önünde yer alır. Büyük bir petrol rafinerisinin bu ilimizde bulunması ve petrol ürünleri üzerinden alınan özel tüketim vergisinin büyük bir kısmının bu rafineri tarafından ödenmesinin sonucudur bu.
Ø       İzmir dahil dört ilimizin ödediği vergi, toplam vergi gelirlerinin yüzde 78,53’ünü oluşturuyor. Bu durum ise, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması açısından bölgesel teşviklere daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Ø       Ülkemizde kesintiyi yoluyla alınan vergilerin yaklaşık üçte ikisini ücretliler ödüyor. Ücret gelirleri üzerinden alınan vergilerin kesinti yoluyla alınan vergilere oranı yüzde 66,13. Bu orana sadece asgari ücretliler açısından bakılırsa yüzde 12,03 oranı görülüyor.
Ø       Bu aşamada paradan para kazananlar ile varlıktan para kazananları iyi analiz etmek gerekiyor. Mevduat faizi üzerinden alınan verginin toplam kesinti yoluyla alınan vergiye oranı yüzde 8,69, kira gelirlerinde bu oran yüzde 7,37, repo kazançlarında ise yüzde 0,61’dır. Görüleceği üzere, bu kesim emekten para kazananlara oranla çok daha az vergi ödemiştir.


   

TÜRKİYE VERGİ GELİRLERİNİN PANORAMASI (2010 Yılı)
Vergi Türü
Vergideki Payı (%)
Gelir Vergisi
21
Kurumlar Vergisi
9,7
KDV
32,1
Özel Tük. Ver.
24,63
Özel İletişim Ver.
1,75
Damga Vergisi
2,18
Banka Ve Sigorta Muameleleri Ver.
1,52
Harçlar
3,03
Diğer
4,09


Ø       Yukarıda tabloda verdiğimiz rakamlar da oldukça önemli. Görülüyor ki; kazanç üzerinden alınan gelir ve kurumlar vergisinin toplam vergi gelirlerine oranı yüzde 30,7. Bunun dışında kalan kısım ise dolaylı vergi dediğimiz harcama ve işlem üzerinden alınan vergilerden oluşmakta. Dolaysız vergilerin bu kadar yüksek oranlara ulaşması gelir dağılımındaki adaletsizliği körüklemektedir.
Ø       Vergi gelirleri toplamının yaklaşık dörtte biri özel tüketim vergisinden oluşuyor. Bu verginin yüzde 54,65’i petrol ve doğalgaz ürünlerinden yüzde 31,63’ü de alkollü içkiler ve tütün mamullerinden elde ediliyor.
Ø       Petrol ve doğalgaz ürünleri üzerinden alınan özel tüketim vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı da yüzde 13,46. Bu vergi, kurumlar vergisinden daha yüksek bir paya sahip. Umarız, bu yüksekliği fark eden hükümetler trafik sıkışıklığından medet ummazlar. Malumunuz, trafik sıkışlığı ile yakıt tüketimi, yakıt tüketimi ile de özel tüketim vergisi doğru orantılıdır.    

            Tüm bu tespit ve yorumlar gösteriyor ki; bu çarpık tabloyu ortadan kaldırmak için yapılması gereken şey aslında çok basit ve yalındır; çünkü gelir dağılımındaki adaletsizliği ancak adil bir vergi sistemi düzeltilebilir.


YAŞAMDA MALİ ÇÖZÜM
   ( Mayıs 2011)
Yahya ARIKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder